PORTAKAL ÇİÇEKLERİ EŞLİĞİNDE ADANA


Hep öyle derler ya ''Adana Kebabı Adana' da yenir'' i, portakal çiçeği kokularıyla taçlandıralım istedik ve düştük Adana yollarına... Nisan ayı tam zamanı, 2. haftasonu giderseniz portakal çiçeği festivalini de görmüş olursunuz. Yok bizim gibi ''kalabalıktan hazzetmem, kebabımızı kargaşadan uzak tadına vararak yiyelim'' diyenlerdenseniz, sakin günleri  tercih etmeniz daha doğru olur.
Havaalanı şehir merkezine çok yakın olduğu için ulaşım kolay, otel seçeneği bol. Biz tercihimizi Divan Otelinden yana kullandık, çok da memnun kaldık.

Efendim malum Adanalılar, ciğer ile kahvaltı yaparlarmış. Ciğerci Bedo ve Mahmut bu konuda en bilinenler ama Kazım Büfeyi asla atlamayınız. Ünü Adana sınırlarını aşmış, muzlu sütte üstüne yok… Porsiyon 1 büyük + 1 küçük bardak şeklinde, şaşırmayın sakın. Tadı o kadar güzel ki nasıl bitireceğim derken, acaba bir tane daha mı içsem diye düşünmedim değil. Yengen tostu da bizden tam not alan büfeye yolunuz düştüğünde vişne, limon, portakal sularını da deneyin, zira her şey organik....
 Bu enerjiyi harcamak içinse en iyi çözüm şehri keşfe çıkmak. Rahat ayakkabılarınızı giydiyseniz buyurun başlayalım.



Ortadoğu’nun en büyük camisi, Seyhan Nehri kıyısında Sabancı ailesi tarafından yaptırılmış. Klasik Osmanlı mimarisinde yapılan caminin 6 minaresi olup içi hat eserleri ve İznik çinileriyle süslenmiş. Caminin arkasında bulunan ''Merkez Park'' ise Seyhan Nehrine eşlik ediyor. Burada portakal çiçeği kokuları içinde dinlenmek, spor yapmak pek keyifli.

Sabancı Camisinin karşı tarafı ise eski Adana diye adlandırılıyor. Yolun karşısına geçip Atatürk ve  Sinema Müzelerini geziyoruz ve ne kadar çok Adanalı sanatçı
olduğunu görüp şaşırıyoruz. Etnoğrafya ve mozaik müzeleri ise kapalı, yeni yerlerine taşınıyormuş. Seyhan Nehri üzerindeki ''Taş Köprü'' Roma dönemi 2. yy da 21 ayaklı yapılmış olsa da bugün dolgular nedeniyle 14 ayağı görünmekte. Adana'nın en önemli sembollerinden olan köprünün üzerinde bol bol resim çekip selfie yapın.

 Ülkemizin en uzun saat kulesi olan ve 1881-1882 yılında yapılan Büyük Saati de görüp, Ramazanoğulları Konağı ve Ulu Cami'ye ilerliyoruz. Cami ve türbede ki çiniler oldukça dikkat çekici. Ramazanoğlu Halil Bey tarafından yaptırılan  bu külliyede; konak, cami, medrese ( bahçesinde çay, kahve içmenin keyfi mutlaka yaşanmalı ) ve kendi türbesi de bulunmakta. Dış kısımda ise ilk vali ve Tanzimat Edebiyatının ünlü yazar ve şairi Ziya Paşa'nın kabrini de ziyaret edebilirsiniz.
Tarihi Büyük Saat
Tarihi Kazancılar Kebapçısı
 Buraya yakın ''Yeni Uğur'', cezerye ve lokum alışverişleriniz  için iyi bir seçenek. ''Madonna'' ismiyle lokum üretip kendisine de göndererek, şöhretini taa Amerika'lara kadar taşıyan bu yer de manda kaymaklı lokum, oskar ve cezerye mutlaka alınmalı...!
Öğle yemeği için Asmaaltı Kebapçısını düşündüysek de artık kapanmış olduğunu öğreniyoruz. Biz de ''Tarihi Kazancılar Kebapçısı''nı denemeye karar veriyoruz ki burası aslında bir sokak ve duvarlarında Yılmaz Güney'den, Yaşar Kemal'e orada yemek yiyen tüm ünlülerin resimleri asılı. Ortam sanki o dönemlerden kalma, onlarla beraber yemek yiyorsunuz gibi... Adana kebap, ciğer şiş, mini lahmacun şalgam suyu (burada şalgam deniyor) ikram salata ve soğanlarla  donatılan masamız, akşam yemeği için tercih edilirse müzik eşliğinde ilginç olabilir. Tatlıyı ise tatlıcı 'Gönül Kardeşler''de yiyeceğiz. Adana'da yürürken şalgamcıda durup şalgam içiyorsunuz, tatlıcı önünde durup tatlı yiyorsunuz. Küçük saat yakınlarında Gönül Kardeşleri buldunuz, istediğiniz tatlıyı söylüyorsunuz. Püf nokta ise orada bulunan küçük kağıtlar elinizde hazır olmalı ki uzatılan tatlıyı tutup afiyetle yiyebilesiniz. Kaymaklı taş kadayıf, fıstıklı halka ve gönül bohçası damak çatlatan cinsten ama eve dönünce kilo kontrolünü unutmayın sakın...!

Şalgamda ise Ali Göde favorimiz. Taneli isteyip kırmızı turp & havuç eşliğinde doğal ahşap fıçılarda bekletilmesinin kattığı lezzet farkını hissedin. ''Adanalıyıh şalgam içerih'' tamam ama ''bicibici yerih'' kısmı, mevsim nedeniyle  maalesef gerçekleşemiyor :(

Yiyecek - içecek kısmına biraz ara verip Kazancılar Çarşısında ki kısa turun ardından çarşı hamamını görüp ''Yağ Camii''ne geçiyoruz. Ramazanoğlu Halil Bey'in emriyle Ermeni kilisesi olan yapı 1501 yılında camiye çevrilmiş.  Eskiden kapısında yağ satıldığı için bu adı alsa da ''Eski Camii'' de denmekte. Arkasında ise beyin kethüdası Hasan Ağa'nın, Ramazanoğlu Halil Bey'in yaptırdığı Ulu Camii'nden çaldığı malzemelerle yaptırdığı ve beyin oğlu Piri Mehmet Paşa tarafından kellesinin alınmasına neden olan Osmanlı tarzıyla yapılmış Hasan Ağa Camii yer alıyor.

Birçok film ve dizide rastladığımız Tepebağ evleri de görülmeye değer güzellikte. Yine bu bölgede ''Bebekli Kilise'' denilen ve Ermeni kilisesi olarak yapılan ibadethane, bugün hem Katolik hem de Protestan cemaati tarafından müşterek kullanılmakta...

Malum Adana yazları çok sıcak olduğu için gece yemeği ve gezmeleri de ünlü. Seyhan baraj gölü kıyısında  yerel halk gibi akşam yürüyüş yapabilir, tablacılardan dürüm, sıkma, börek, bicibici (mevsiminde) yiyebilirsiniz. Son yıllarda kebabı kadar böreği de isim yapan Adana'da Gece Börekçisi Rıza, Levent Börekçilik mutlaka aranmalı, bulunmalı... Biz cesaret edemesek de yine Adana’ya özgü ''şırdan'' yemek isteyorsanız, Şırdancı Kemal, Şırdancı Naci Dayı, Şırdancı Bedo en ünlüleri.
Eski Adana bölgesinde ün yapan ve daha çok esnaf lokantası tarzında olan kebapçıların, Seyhan Nehri manzaralı daha turistik şubeleri de mevcut.
Biz akşam yemeğimizde Divan Oteli altında açılan ''Kebapçı Mesut'u'' tercih ediyoruz.. Lezzette öne çıkan, isim yapan yerlere artık sermaye sahipleri tarafından el verilip daha şık ve nezih ortamlar yaratılıyor. Ama aynı ruh kalıyor mu? Orası tartışma konusu...! (İlk kurulduğu yer ise neredeyse 100 yıllık ve sanki o yıllardaki haliyle duruyor) Restoran son derce şık ve kaliteli döşenmiş, yediğimiz herşey çok lezzetliydi. Tek eleştiri ise size sormadan getirilen ve ikram olduğunu düşündüğünüz mezelerin ''ücreti mukabilinde'' olması :) Tuvalet kısmında bulunan tek kullanımlık diş fırçaları da iyi düşünülmüş. Fiyatlar ise eski yerine göre tabiki daha yüksek ama makul düzeyde.


2 günlük Adana gezimizde Kebapçı Şehmuz‘u da denedik ve memnun kaldık. Yine Cikcik Ali (lokanta da bulunan kuş sesleri nedeniyle bu ismi almış), Birbiçer ve Kaburgacı Yaşar ün yapmış isimler ki bir sonraki Adana gezimizin listesine eklendi bile...!

Buralara kadar gelip de 40 dakika uzaklıkta ki Tarsus'u görmeden olmaz diyerek yolculuğumuzu trenle yapmaya karar veriyoruz. Hemen şehrin içinde, 1912 yılında Alman Deutche Bank tarafından yaptırılan tren gar binası da incelemeye değer güzellikte.
 Midemiz kebaba, akciğerlerimiz portakal çiçeği kokularına doymuş bir şekilde Adana'ya veda edip koltuklarımıza yerleşiyoruz ve bir sonraki rotamız Tarsus'a doğru yola çıkıyoruz...

Popüler Yayınlar