Ana içeriğe atla

KARADENİZİN İNCİSİ ORDU

KARADENİZ'İN İNCİSİ ORDU


Yılın her mevsiminde ayrı bir güzellik bulacağınız kente seyahatinizi Temmuz –Ağustos aylarında planlarsanız, deniz-kum-güneş tatilinizi de yapmış olursunuz. Çünkü 100 km. lik sahil şeridinin 60 km. si kumsal. Ordu Havaalanı ulaşımı çok kolaylaştırsa da  Ünye’den sonra eski yoldan yapacağınız ve yeşilin binbir tonu ile gerçek Karadeniz’de olduğunuzu hissedeceğiniz bu yolculuk, Cote d’azur manzaralarını aratmayacak güzellikte. Üstelik yol üstünde size sunacağı birçok sürpriz de cabası...???
İşte onlardan biri; kalesi ve üzerine yapılan konağıyla gezginlerin pek rağbet ettiği önemli ziyaret noktalarından olan Fatsa’nın ‘’BOLAMAN’’ beldesi. Kalenin tam olarak ne zaman yapıldığı bilinmese de Pontus Rum Devleti zamanında yapıldığı düşünülmekte. Gözetleme kulesi  ve şapeli bulunan kalenin üzerine 18. yy. da ahşap bir konak inşa edilmiş. Döneminin sivil mimari örneklerinden biri olan  çift cumbalı bu konak, Hazinedaroğlu Konağı olarak bilinir. 1980 yılında aslına uygun olarak restore edilmiş konağın restoranında yöresel lezzetleri bulabilirsiniz.
Fındık halkın geçiminde önemli bir etken olsa da burası aslında bir balıkçı kasabası. Pideleri de ünlü olan bu kasabada balık ve kuzu eti yiyebileceğiniz küçük restoranlar sizleri beklemekte...

YASON BURNU: Ordu’nun ‘’Sakin Şehir’’ ünvanlı Perşembe ilçesindeki bu muhteşem koy ve burun, kalabalıktan uzak iyi bir meditasyon noktası. 1869 yılında Rum cemaat için yapılmış olan ve küçük kubbesiyle Yason Burnu’na hoş bir derinlik kazandıran kilise, 2004 yılında restore edilmiş. Burası aynı zamanda Antik Yunan mitolojisinde yer alan ARGANOT EFSANESİ’ndeki ''Altın Post’’un kaybolduğu yer diye bilinir...

Ne alaka demeyin diye hadi mitolojiden de birazbahsedelim:)Tanrıça Nephele, çocuklarını Zeus’a kurban etmek isteyenkocasından kurtarmak için onları altın postlu uçan bir koça bindirir. Çocuklardan Helle Çanakkale’de düşerek boğulur. Phriksos ise Gürcistan’da Batum dolaylarına ulaşır. Koçu Zeus’a kurban edip postunu krala sunar. (Batum’a gitmiş olanlar altın postlu heykeli hatırlayacaklardır.) İşte bu post kaybolur. Amcasının krallığını geri vermek için altın postu bulmasını şart koştuğu ‘’İason’’(Yason), Phriksos’un oğlu Argos’tan yardım ister. O’da ‘’Argo’’ ismi verilen gemiyi yapar. Geminin pupasındaki kadın figürünün, Athena tarafından yapıldığı ve canlı olduğu söylenir. İason’a eşlik edenlere, geminin adından dolayı Arganot denmiş. İşte, bu İason ve Argonatlar Yason Burnu'nda karaya çıkıp Altın Post’u aramışlar.

Efendim gezilerde çay molası pek meşhurdur. Yol üstünde ‘’UZUN SAÇLININ YERİ’’ tabelasını ve uzun saçlının resmini göreceksiniz. Burada da manzara garanti ama çay maalesef öyle değil. Çünkü meşhur uzun saçlımız keyfe-keder çay yapıyor. Canı isterse yani...
Ben de şansımı deneyeyim diyorsanız, buyurun dükkan sizin...!!!

Bir diğer mola noktası ise VONA’LI CELAL (Vona, Perşembe ilçesinin eski adı) olmalı. Muhteşem
manzarasına taze balık ve meşhur turşuları eşlik ediyor. Bir ara İstanbul macerası da olan Vona’lı Celal, tası tarağı toplayarak kürkçü dükkanına geri dönmüş. Vedat Milor da kalkmış buralara kadar gelmiş balığını yemiş. Siz eksik mi kalacaksınız? Hadi o zaman balık molası...


HOYNAT ADASI: Perşembe ilçesine bağlı, eski zamanlarda denizcilerin sığınak ve depo olarak kullandıkları küçük bir adadır. Üzerinde küçük bir sur ve su kalıntıları bulunmuş. Gümüş renkli martı ve Tepeli Karabatak kuşlarının yaşam alanı olarak seçtiği bir kuş cenneti de aynı zamanda. Tepeli Karabatakların ülkemizde yuva yaptığı nadir yerlerden olan adaya çıkmak ve bu bölgede gürültü yapıp kuşları ürkütmek yasak.
Hoynat Tünelini geçince göreceğiniz bu küçük ama muhteşem ada size de  cennet temiyim acaba dedirtecek, eminim...

Ordu’ya yaklaştınız burnu döndüğünüzde şehir tüm güzelliğiyle karşınıza

çıkacak. Hemen ilk göreceğiniz (kentsel SİT alanı) güzel tarihi evleri ile Taşbaşı Mahallesi ve tarihi TAŞBAŞI KİLİSE’Sİ olacak. 1853 yılında yörede yaşayan Ortodokslar için yapılan kilise, 1937-1977 yılları arasında hapishane olarak kullanılmış. 1983 yılında restore edilmiş, 2000 yılından itibaren de kültür merkezi olarak kullanılmış. Yine restorasyonda olan kilisenin, Arkeoloji Müzesi olarak düzenlendiğini ve Kurul Kayalıkları'ndan çıkan tarihi eserlerin burada sergileneceğini öğreniyoruz.
 
AZİZİYE (YALI) CAMİ: Sultan Abdülaziz zamanında ahşap olarak yaptırılan cami, zamanla yıkılmaya başlamış. Kadızade Hasan Efendi tarafından 1890 yılında kesme ve moloz taşlardan yeniden inşa ettirilmiş. Taç kapısına iki yandan merdivenle çıkılan caminin, tavanı düz ve ahşap olup şehrin tam merkezinde yer almakta.

ATİK İBRAHİM PAŞA (ORTA) CAMİ: 1770 yılında Atik İbrahim Paşa tarafından kütük camii olarak yaptırılmış. Zamanla tahribata uğrayınca 1802 yılında tekrar yaptırılan caminin, barok tarzdaki mihrabı ilgi çekicidir.

DÜZ MAHALLE KİLİSESİ: 1869 yılında bölgedeki Ortodokslar için yapılmış. Kilise bir süre itfaiye
binası olarak kullanıldıktan sonra restore edilerek tiyatro sahnesi olarak hizmet vermeye başlamış. Ordu Büyükşehir Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu, İstanbul ve Bakırköy Şehir Tiyatrolarından sonra kurulan üçüncü şehir tiyatrosudur.

KEMER KÖPRÜ: 1890-1895 yılları arasında Bülbül Deresi üzerinde tek gözlü ve düzgün kesme taştan yapılan köprü, 1982 yılında onarım görerek bugünkü halini almış.



PAŞAOĞLU KONAĞI: 1896 Yılında Paşaoğlu Hüseyin Efendi tarafından yaptırılmış. Üç kattan oluşan konak, Ordu’nun en güzel sivil mimari yapılarından biridir. Restore edilerek 1987 yılında etnoğrafya müzesi olarak hizmet vermeye başlamış. İlk katında takı ve yöre giysilerini, ikinci katında ise yatak ve misafir odaları ile 19. yy. konağının özelliklerini göreceksiniz. Giriş ücretsiz.

Ordu’nun eski fotoğraflarına bakarsanız kültürel mirasın iyi korunmadığını görüp çok üzüleceksiniz. Bunda 1883’deki büyük yangının çok büyük etkisi olsa da yıkılıp yok edilmiş köşkler, konaklar özgün mimariyi de ortadan kaldırmış adeta...
Çoğu yok olsa da yukarıda saydığımız eserlere ek olarak bugün hala kullanılan ve ayakta olan mimari eserlerden bazıları; Kaymakamlık Binası (1893), Askerlik Şubesi ve Lojmanı (1895), Eski Valilik Konağı (1896), Hamidiye(Hükümet) Cami (1892), görülmeye değer güzellikte sizleri bekliyor. Ayrıca 1910’lu yıllarda yapıldıkları düşünülen Saray ve Yalı Hamamları da bugün hala kullanılmakta.

KURUL KAYALIĞI: Orduya 13 km. mesafedeki ‘’Bayadı Köyü’’ sınırları içinde yer alan kayalık bölgede antik yerleşim alanı bulunmuş. 2010 yılında başlatılan
kazı çalışmalarında M.Ö. II. ve I. yüzyılda yapıldığı düşünülen tapınak, kale duvarları ve 250-300 merdiven günışığına çıkmış. 2016 yılında, kale kapısında mermerden yapılmış bir ‘’KİBELE’’ heykeli bulunmuş. 2018’de ise 3 farklı heykel daha açığa çıkarılmış. Burası Karadeniz Bölgesi'nde yapılan ilk arkeolojik kazı alanıdır.


İl merkezine 10 km. uzaklıktaki Delikkaya Mahallesi’nde ise
''Delikkaya Kaya Mezarları''nı görebilirsiniz. 3 adet kaya mezarının girişi çift sütunlu, alınlıklı ve tek odalıdır. Yerden yüksekliği 40 metre olan kayalıkların ortasına yapılmış olup anıtsal bir görüntüye sahipler. ( Muğla’nın Dalyan beldesi Kral Mezarlarıyla ünlü olsa da Ordunun birçok ilçesinde böyle kaya mezarlarına rastlamak mümkün.)


Vadettiği muhteşem manzarasıyla turistlerin en önemli ziyaret noktası olan BOZTEPE, denizden yaklaşık 500 m. yüksekte. Dilerseniz 6 km. asfalt yol ile veya şehir merkezinde hemen sahilde bulunan teleferik ile ulaşabilirsiniz. Boztepe’de manzaraya karşı kahvaltı, yerel yemek seçenekleriniz olduğu kadar piknik alanları ve çay bahçeleri de mevcut. Yamaç paraşüt noktası ise bu keyfi yaşamak isteyen cesaretli kişileri beklemekte...

Belki siz de şehri kuşbakışı izlerken, kendinizi
‘’Boztepe’ye çıkmalı
Şu Ordu’ya bakmalı
Böyle güzel kızları
Saz çalıp oynatmalı’’ türküsünü söylerken bulabilirsiniz:)

Yine türkülere konu olan ''Ordu’nun Dereleri'',  göreceğiniz güzellikler arasında.Civil ve Bülbül  Dereleri, Turnasuyu, Melet Irmağıyla zaten karşılaşacaksınız ama Karaoluk Mahallesindeki ‘’Çiseli Şelalesi’’ni de mutlaka görmelisiniz.
Turnasuyu Vadisi ise, Atlas Dergisi Yürüyüş Rotaları rehberinde yer almış olup ülkemizin en ideal yürüyüş rotalarından biridir.

Vaktiniz varsa, özellikle son yıllarda Arap Toplumunun pek bir ilgisini çekmekte olan Çambaşı Yaylası’na da bir çıkın derim.

Gelelim ne yemeliyiz sorusuna :)) Orduya gidip de yerel mutfağın tadına bakmadan olmaz. İşte size ilk aklıma gelen birkaç tanesi...
Karalahanadan yapılan  ki halk buna pancar diyor; pancar çorbası,  pancar diblesi, pancar döşemesi,
sakarca mıhlaması
hamsili pilav
etli pancar sarması, zeytinyağlı yaprak sarması, turşu kavurmaları, özellikle fasülye turşusu diblesi, pide (halk arasında yağlı deniyor.), sakarca mıhlaması, sakarca kayganası, galdirik kavurması, tirmit (mantar) kavurması, mellocan kavurması, taze baby bezelye kayganası, kabak kayganası, patates kayganası, mısır unu yağlaşı (mıhlama), Isırgan otu çorbası ve yağlaşı, su böreği, burma tatlısı, ev baklavası, hamsi tava ve buğulama, mezgit tava, istavrit tava, içli tava (iç pilavlı hamsi tava ya da hamsili pilav), kuru yufka böreği ve tatlısı, Ordu tostu mutlaka yenmeli...!!!

Peki bunları nerede yiyeceğiz? Zaten birkaç yeri daha önce belirtmiştik. Ordu’nun en eski esnaf lokantalarından olan ‘’Kervansaray Lokantası’’ bence iyi bir adres. Vedat Milor da buraya geldi ve yediklerini pek bir beğendi. Döneri de çok seviliyor.
Birçok şubesi olan‘’Aktaşlar’’ın, Ordu’nun girişinde Güzelyalı Mahallesi'nde olan şubesinin  şahane manzarasıyla hem yöresel yemeklerin hem de pidelerinin tadına bakabilirsiniz. İstanbul’a da pidelerini taşımışlar. Kadıköy yakasında ‘’Neli Pide’’ ismiyle tanınıyorlar.
Meşhur Pide, Gıdı’nın Yeri ve Ordu’nun en eski taş fırınlarından olan İspirli Pide de  bilinen ve sevilen pidecilerden.
Atabeyoğlu Lezzet Çiftliği’de gerek pideleri, gerek yerel yemekleriyle sevilen restoranlar arasında. 
pancar diblesi

Yarım asırdan fazla geçmişi olan ama yakın bir zaman önce kapatılmış olan bir restorandan da bahsetmezsek haksızlık yapmış oluruz. Denizin 60 metre içersindeki konumuyla belki de ülkemizde tek olan ve 1. Sınıf Turistik İşletme belgeli restoran ''Mıdı'nın Yeri'' ne yazık ki belediye tarafından mühürlenmiş. ''Balık Ordu'da Mıdı'da yenir'' sözünü dillere pelesenk yapan restoranda Demirel'den, Özal'a, Ecevit'ten Çiller'e ağırlamadıkları siyasetci kalmamış. Gerek yurtiçi gerekse yurtdışı turistin, yoldan geçen sanatçıların da uğrak yeri olmuş. Ordu turizmine önemli katkıları olan bu restoranın, kaldıkları yerden yollarına devam etmelerini dileyelim...
kara lahana dolması



Hadi bir de dondurmacı ismi verelim. Ordu’nun Bağdat Caddesi diyebileceğimiz Fidangör’ deki en eski dondurmacısı ‘’DENİZCİLER DONDURMA’’ İtalya’dakilerle yarışacak düzeyde...
Ben hafif karamelimsi renkteki sade dondurmasına ba-yı-lı-yo-rum...!!!





Add caption
Ordu’da konaklamak için küçük yerel oteller dışında zincir oteller de artık mevcut. Tatil anlayışınıza göre ister deniz kıyısı ister Boztepe'de kafanıza göre birini seçin, hepsinde deniz manzarası garanti. Yine de birkaç isim verelim.

Taşbaşı mahallesinde ‘’İkiz Evler’’ butik otel  konseptinde. Klasik Ordu Evlerinin restorasyonuyla yapılan otelin manzarası ve keyifli bahçesi eminim hoşunuza gidecek. 
Tlf: 0452 225 05 75 / 0452 2232483  ikizevler@karlibel.com.tr

Yine şehir içinde bir zamanlar Ordu’nun en güzel sinemalarından olan ‘’Ordu Sineması’’ artık ‘’Sinema Hotel’’. Koridorlarında unutulmaz filmlerin afişleri var. Ben yöneticisi olsam, bu eski filmleri oynatarak nostaljik etkinlik düzenlerdim...
Tlf: 0452 352 52 52

Ordu girişinde denize sıfır olan ‘’Balıktaşı Otel’'de deniz keyfi
yapabilirsiniz. Şehre çok uzak olmasa da aracınız yoksa ulaşım sorun olabilir. Ama Ordu’luların ‘’hat’’ dedikleri dolmuşları kullanabilirsiniz.
Tlf: 0452223 06 11

Hampton by Hilton, Ordu’nun Akyazı beldesinde açılmış. Şehir merkezine yürüme mesafesinde diyebiliriz. Önündeki yolu geçince sahilde yürüme ve bisiklet yolu var. İsterseniz burada da denize girebilirsiniz.

Tlf: 0452 250 11 00       hilton.com.tr

Havaalanıyla, otelleri ve restoranlarıyla Ordu hazır, sizleri bekliyor. Bir hafta sonunuzu ayırın bence, pişman olmayacaksınız...!!!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Rumeli Kavağı'nda Balıkçı Kahraman

Şubat, mart aylarında soğuk sularda yağlanıp, iyice lezzetlenen kalkanlar sonunda balık tezgahlarını şenlendirdi. İstanbul’da en güzel kalkanı yiyebileceğiniz adreslerden biri, belki de birincisi Balıkçı Kahraman…Vedat Milor pirimizin dediği gibi, kalkanı bütün şekilde tandır yaparak pişiren balıkçılar için, İspanya’nın Bask bölgesine gitmenize gerek yok, Kahraman hemen yanı başınızda, Sarıyer, Rumeli Kavağı’nda… Kahraman işin mutfağında piştikten sonra1996 yılında açtığı bu yerde, kendisi gibi tüm çalışanları da Trabzonlu. Aile gelenekleriyle, dededen ve babadan öğrendiği yöntemlerle, deniz ürünlerini muhteşem pişirerek bizlerle paylaşıyor! Nisan başı bizde aile ritüelimizi gerçekleştirmek üzere Kahraman’dayız. Masaya gelen her şey çok lezzetli, soğanlı domates salatası tam da hatırladığımız gibi, yedikçe yiyesiniz geliyor. Lüks diyebileceğimiz restoranlarda yediğimiz dondurulmuş kalamarlardan sonra, burada hem tavasını, hem de ızgarasını yemek ayrı bir keyif. Yine balık

Mükellef Karaköy: Sarımsaksız Meyhane Konsepti

Mükellef Karaköy, ünlü TV şefi Arda Türkmen'in Karaköy'deki meyhane konseptli restoranı. Restoran bir otelin en üst katında konumlanmış, tahmin edebileceğiniz üzere çok güzel bir tarihi yarımada ve boğaz manzarasına sahip. Zevkli bir şekilde döşenmiş, ışıklandırma yeterli, çoğunluğu bembeyaz masa örtüleriyle kaplı masalarda oturma düzeni sıkışık da olsa rahat, ferah bir mekan. Ancak mekan ile ilgili iç mimarın hak ettiği bu övgüleri ne yazık ki aşçıya yönlendiremeyeceğim. Arda Türkmen bir şekilde meyhane mezelerini sarımsaksız yapmanın iyi bir fikir olduğuna inanmış. Yediğimiz her şeyin tadında bir eksiklik, bir ruhsuzluk var acaba nedir diye düşünürken, en önemli sebep olarak bunu saptadım. Belki karşısındakine kokma endişesiyle sosyal bir akşam yemeği deneyimlemek isteyen gruplar için iyi bir seçenek olabilir ama bana sorarsanız hem konsepti meyhane yapıp hem bu endişeyle hareket etmek oldukça saçma ve yersiz. Mekanda gerçekten mezeden çok rakı çeşidi var. Aklınıza g

İskoç Viskisi: Anlıyormuş Gibi Yapmak için Bilmeniz Gerekenler

Yakın zamanda üniversitemin mezunlar derneğinden sertifikalı viski tadım kursu konulu bir e-posta aldım. Konuya ilgi olduğunu varsayıp İskoç viskisi ile ilgili teorik değil ama 3.5 senedir Birleşik Krallık'ta Edinburgh isimli İskoç Pub'una 200m uzaklıkta yaşamanın ve Edinburgh ziyaretlerimin sonucunda edindiğim pratik bilgileri paylaşmaya karar verdim. Bu yazının sonunda ne yazık ki size sertifika vaad edemiyorum ancak anlıyormuş gibi yapmanızı sağlayacak bir takım temel bilgileri vaad ediyorum.  Single Malt İskoç viskisi genellikle tek bir malt'tan (genellikle arpa maltı) ve tek bir damıtım evinde (distillery) üretilmiştir. Harmanlanmış (blended) İskoç viskileri (Ballantine's, Bell's, Chivas Regal, Famous Grouse, Teacher's gibi) içimi daha kolay olduğu için dünyada daha popüler olsa da Single Malt'lar Scotch Whisky (İskoç viskisi whisky diye yazılır, whiskey öteki viskiler için kullanılır) denilince ilk akla gelenlerdir. Single Malt'ların rengi