Ana içeriğe atla

PİSA: En Ünlü Eğik Kule

PİSA: En Ünlü Eğik Kule
Şehirleri yada ülkeleri gezerken tarihi yapılarıyla, doğal güzellikleriyle tanıyor ve seviyoruz. Neredeyse her ülkenin de simgeleşmiş bir kulesi bulunmakta. Söz konusu İtalya ise bu simge, turistlerin başlıca uğrak noktalarından olan Toskana’nın Pisa şehrindeki, eğikliğiyle ünlü ‘’PİSA KULESİ’’ yani Torre di Pisa’dır. İtalya’da, ortaçağ şehir devletlerinin zenginliklerini göstermek için ayrı ayrı yaptırdıkları gösterişli bir katedral, vaftizhane ve çan kulesine mutlaka rastlıyorsunuz.
Kulenin yapımına 1173 yılında başlanmış. Zeminini oluşturan yumuşak killi toprak yapısı nedeniyle ilk üç katından sonra eğilmeye başlamış ve yapımı durdurulmuş. 100 yıllık aradan sonra mimar Giovanni  Di Simone 1272 ‘de kuleye 4 kat daha eklemiş ama

kule biraz daha eğilmiş. Yapımı yaklaşık 200 yılda tamamlanan mermer kulenin 8. Katı yani çan kulesi 1372 de yapılmış. Burada 7 adet çan var ve her biri 7 notayı simgeliyor. 1964 yılında eğimi önlemek için 800 tonluk bir ağırlık eklenmiş.1990-2001 yılları arasında yine çalışmalar yapılıp kule 45 cm. düzeltilmiş ve ziyarete açılmış. 2008’de tekrar bir çalışma yapılsa da  5.5 cm. eğime sahip kule, bu haliyle dünyanın her tarafından milyonlarca turistin ilgisini çekmekte...
 294 basamağı göze alabiliyorsanız kulenin tepesine 18 Euroya çıkabilirsiniz. Yine uzun kuyrukları düşünerek önceden internetten biletlerinizi almanız daha uygun olur. Güvenlik sebebiyle 8 yaş altı çocuklar kuleye alınmıyor. 8-18 yaş ise ebeveynleri nezaretinde çıkabiliyor.
1987 yılında Katedral, Vaftizhane (Galileo burada vaftiz edilmiş.) ve mezarlıkla birlikte ‘’Mucizeler Meydanı’’ olarak bilinen
‘’Piazza dei Miracoli’’ de bulunan Pisa Kulesi UNESKO Dünya Miras Listesi’ne girmiş.
Bilim adamları her yıl eğimi artan kulenin böyle giderse 50 yıl içinde yıkılabileceğini öngörseler de adeta para basan bu yapıyı İtalyanlar ne yapar eder ayakta tutar diyorum...!
Efendim gelelim neler yapacağımıza... Ünlü Miracoli Meydanı’na girmeden hemen önce hediyelik eşyalar satın alabileceğiniz standları göreceksiniz. Önceliği tarihi eserlere verip alışverişi sona bırakmanızı öneririm. Özellikle ünlü markaların taklit çantalarını satan Afrikalı göçmenlere merakınıza yenik düşüp hiç bakmayın derim. Yoksa bütün Pisa fotolarınızda, eli çantalı Afrikalı vatandaş yer alacak, benden söylemesi...!!!
Ayrıca bu alandan geçerken ‘’Hoş geldiniz’’, ‘’nasılsınız’’, ‘’ Her şey güzel olacak’’ gibi sözleri duyarsanız şaşırmayın. Çoğu ülkemize gelmiş, Türkçe biliyor.
Bu arada rehberimizden duyduğumuz ve gülme krizi geçirmemize neden olan bir anekdotu da anlatmadan geçemeyeceğim. Bir seyahatlerinde kafileden bir hanım, tanıdıklarına çanta almak ister ve seçtiği 4-5 çantayı yardımcı olmak isteyen kafileden bir beyefendinin kollarına takar. O sırada gelen polisleri gören Afrikalı tabiki ki ortadan kaybolmuş. Polisler, yardımcı olan beyi taklit çanta satıyor diye karakola götürmek istemiş. Neyse araya rehberler girmiş. Turist olduklarını, Afrikalılardan aldıkları falan derken o ünlü anneye, kadına değer veren İtalyan tutumu ( hani şu Sabine’li kadınlar hikayesi) devreye girmiş ve işlem yapılmamış. Kafile tam derin bir OHH çekmişken, tahmin edin bakalım ne olmuş....:)) Bizim hanımefendi, ‘’benim 2-3 çanta daha almam lazım’’ demesin mi...:((
ÇARESİ YOK... O ÇAN-TA  A-LI-NA-CAK.....!!!!

Evet alışverişi dönüşe bıraktıysak, daha meydana girişte fotoğraf yeteneğinizi konuşturmaya başlayabilirsiniz. Pisa Kulesi’ni itmek mi tutmak mı istersiniz, yoksa bunları çimlere yatıp ayaklarınızla mı yaparsınız, sırtınıza mı yüklenirsiniz ...? Orası sizin hayal dünyanıza kalmış. Açıkçası diğer turistlerden biraz kopya çekmenin kimseye bir zararı olmaz...
Girişi ücretsiz olan katedraldeki tabloları incelemenizi öneririm. Dikkatli gözler kule kadar olmasa da vaftizhane ve katedraldeki eğimi de fark edebilir.

Bir diğer dikkat etmeniz gereken konu ise meydana olan yoğun ilginin bazı olaylara davetiye çıkarmasıdır ki kendinizi foto olayına fazlaca kaptırıp yankesicilere yem olmayın...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Rumeli Kavağı'nda Balıkçı Kahraman

Şubat, mart aylarında soğuk sularda yağlanıp, iyice lezzetlenen kalkanlar sonunda balık tezgahlarını şenlendirdi. İstanbul’da en güzel kalkanı yiyebileceğiniz adreslerden biri, belki de birincisi Balıkçı Kahraman…Vedat Milor pirimizin dediği gibi, kalkanı bütün şekilde tandır yaparak pişiren balıkçılar için, İspanya’nın Bask bölgesine gitmenize gerek yok, Kahraman hemen yanı başınızda, Sarıyer, Rumeli Kavağı’nda… Kahraman işin mutfağında piştikten sonra1996 yılında açtığı bu yerde, kendisi gibi tüm çalışanları da Trabzonlu. Aile gelenekleriyle, dededen ve babadan öğrendiği yöntemlerle, deniz ürünlerini muhteşem pişirerek bizlerle paylaşıyor! Nisan başı bizde aile ritüelimizi gerçekleştirmek üzere Kahraman’dayız. Masaya gelen her şey çok lezzetli, soğanlı domates salatası tam da hatırladığımız gibi, yedikçe yiyesiniz geliyor. Lüks diyebileceğimiz restoranlarda yediğimiz dondurulmuş kalamarlardan sonra, burada hem tavasını, hem de ızgarasını yemek ayrı bir keyif. Yine balık

Mükellef Karaköy: Sarımsaksız Meyhane Konsepti

Mükellef Karaköy, ünlü TV şefi Arda Türkmen'in Karaköy'deki meyhane konseptli restoranı. Restoran bir otelin en üst katında konumlanmış, tahmin edebileceğiniz üzere çok güzel bir tarihi yarımada ve boğaz manzarasına sahip. Zevkli bir şekilde döşenmiş, ışıklandırma yeterli, çoğunluğu bembeyaz masa örtüleriyle kaplı masalarda oturma düzeni sıkışık da olsa rahat, ferah bir mekan. Ancak mekan ile ilgili iç mimarın hak ettiği bu övgüleri ne yazık ki aşçıya yönlendiremeyeceğim. Arda Türkmen bir şekilde meyhane mezelerini sarımsaksız yapmanın iyi bir fikir olduğuna inanmış. Yediğimiz her şeyin tadında bir eksiklik, bir ruhsuzluk var acaba nedir diye düşünürken, en önemli sebep olarak bunu saptadım. Belki karşısındakine kokma endişesiyle sosyal bir akşam yemeği deneyimlemek isteyen gruplar için iyi bir seçenek olabilir ama bana sorarsanız hem konsepti meyhane yapıp hem bu endişeyle hareket etmek oldukça saçma ve yersiz. Mekanda gerçekten mezeden çok rakı çeşidi var. Aklınıza g

İskoç Viskisi: Anlıyormuş Gibi Yapmak için Bilmeniz Gerekenler

Yakın zamanda üniversitemin mezunlar derneğinden sertifikalı viski tadım kursu konulu bir e-posta aldım. Konuya ilgi olduğunu varsayıp İskoç viskisi ile ilgili teorik değil ama 3.5 senedir Birleşik Krallık'ta Edinburgh isimli İskoç Pub'una 200m uzaklıkta yaşamanın ve Edinburgh ziyaretlerimin sonucunda edindiğim pratik bilgileri paylaşmaya karar verdim. Bu yazının sonunda ne yazık ki size sertifika vaad edemiyorum ancak anlıyormuş gibi yapmanızı sağlayacak bir takım temel bilgileri vaad ediyorum.  Single Malt İskoç viskisi genellikle tek bir malt'tan (genellikle arpa maltı) ve tek bir damıtım evinde (distillery) üretilmiştir. Harmanlanmış (blended) İskoç viskileri (Ballantine's, Bell's, Chivas Regal, Famous Grouse, Teacher's gibi) içimi daha kolay olduğu için dünyada daha popüler olsa da Single Malt'lar Scotch Whisky (İskoç viskisi whisky diye yazılır, whiskey öteki viskiler için kullanılır) denilince ilk akla gelenlerdir. Single Malt'ların rengi