EFSANELERİYLE ÜNLÜ KIZ KULESİ
EFSANELERİYLE ÜNLÜ KIZ KULESİ
İstanbul tarihine eşlik eden ve önemli simgelerinden biri olan ''Kız Kulesi''; nice şairlere, yazarlara, ressamlara ilham olmuş, tuvallerde ve şarkıların nağmelerinde ölümsüzleşmiş. Boğazın, Marmara Denizine yakın, Üsküdar Salacak açıklarında yer alan bu küçük bir adacığı hakkındaki ilk bulgular, MÖ 5. yy a kadar gitmekte. İstanbul'un Anadolu yakasından koparak oluştuğu düşünülüyor. Tarih boyunca gözetleme kulesi, boğazdan geçen gemiler için gümrük, deniz feneri, merasimlerde selamlama ve savunma atışlarının yapıldığı kule olarak hizmet vermiş, 1453 yılında İstanbul'un fethi sırasında Bizans'a yardım için gelen Venedik ordusu yerleşmiş. Bugün gördüğümüz kulenin temelleri ve alt katın önemli kısımları Fatih döneminde yapılmış olsa da yangın ve depremlerle büyük zarar görmüş, defalarca onarılmıştır. 1510 yılında küçük kıyamet de denilen İstanbul depreminden sonra Yavuz Sultan Selim zamanında onarımı gerçekleştirilmiş. 17. yy'da çevresinin sığ olması nedeniyle kuleye fener konulmuş. Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa döneminde ise çok kapsamlı bir onarımdan geçirilmiş. 1830-1831 kolera salgınında salgının şehre yayılmaması için karantina hastanesine dönüştürülmüş. 1836- 1837'de görülen ve 20-30 bin kişinin hayatını kaybettiği veba salgını sırasında da hastaların bir kısmı, burada tecrit edilmiş ve salgının şehre yayılması önlenmiş. Kule, bugünkü şeklini 1832- 1833 yılında Sultan II. Mahmut döneminde yapılan büyük tadilat ile alır.
Cumhuriyet döneminde ise çürüyen ahşap kısımları tamir edilir. 1943 yılında çevresine büyük kayalar yerleştirilerek denize kayması önlenmiş. Rıhtımındaki gaz depoları, ambarlar kaldırılmış, dış duvarlar korunarak, içi betonarme olarak yenilenmiş. 1959'da Deniz Kuvvetleri Komutanlığına devredilerek radar istasyonu olarak kullanılmış. Bu dönemde burada bulunan sarnıç, üzerine beton dökülerek kapatılmış. 1983 yılında Denizcilik İşletmelerine bırakılarak ara istasyon olarak kullanılmış. Günümüzde ise her ne kadar Covid-19 pandemisi nedeniyle kapalı olsa da restoran olarak hizmet vermekte...Kız Kulesi'nin asıl ünü ise hakkında anlatılan efsanelerle ilgili...
Bu efsanelerin en çok bilinenlerinden biri, HERO ve LEONDROS'un ölümsüz aşklarıdır. Kule, buradaki rahibelerden biri olan Hero'ya aşık olan Leondros' un, her gece yüzerek adada buluşmalarına eşlik eder. Yine fırtınalı bir gecede suya atlayan genç adam, Heronun meşalesinin sönmesiyle adaya çıkamaz ve dalgalar arasında kaybolur. Sabaha kadar bekleyen genç kız, sevgilisinin cansız bedenini karşı kıyıda görünce dayanamaz, O'da suya atlayıp boğazın derin sularına kendisini bırakır.Diğer efsaneyse belki de en çok bilineni, yılanlı hikayedir ki kızının doğumuna çok sevinen imparator, bu günü bayram olarak ilan eder. Tahta çıkması için çok iyi eğitilmesini emrettiği bilginlerden biri, imparatora kızının 18 yaşına basmadan yılan tarafından ısırılıp öleceğini söyler. Bunun üzerine imparator, boğazın ortasındaki kuleyi onararak kızını adaya yerleştirir. 18 yaşına basmak üzere olan prenses, kendisine aşık olan bir askerin, adaya gelirken getirdiği meyve sepetinin içerisinegizlenen yılan tarafından ısırılır ve hayatını kaybeder. Çok üzülen imparator, kaderden kaçılamayacağını anlar ama kızının cansız bedenini, yılanlara yem etmemek için pirinçten bir lahit yaptırıp, Ayasofya'nın yüksek duvarlarından birinin üstüne konulmasını emreder. İşte bu tabutun günümüzde de Ayasofya içerisinde olduğu ve üzerinde iki yılan deliği olduğu söylenir...
Bir üçüncü hikayede; Osmanlı kuşatmasından korkan Üsküdar Tekfuru, ulaşılamasın diye kızını ve hazinesini kuleye yerleştirir. İstanbul Kuşatması için gelen ve prensesi görüp aşık olan Battal Gazi, karargahını kulenin karşı kıyısına kurar ve 7 yıl burada kalır. Bir kayıkla gizlice kuleye çıkan Battal Gazi, hazineyi ve prensesi kaçırıp, Üsküdar kıyısında bulunan atına atlayarak buradan uzaklaşır. Dilimize yerleşen, ''Atı alan Üsküdar'ı geçti'' sözü de bu hikayeden gelir...