Ana içeriğe atla

TOSKANA’NIN YILDIZLARI

TOSKANA’NIN YILDIZLARI: SAN GİMİGNANO VE SİENA

Göz alabildiğince uzanan geniş ve verimli toprakların, uçsuz bucaksız bağların size sunduğu eşsiz lezzetleriyle Rönesansa kucak açan bu muhteşem coğrafyanın başkenti Floransa’ya (bknz. Floransa) ve ünlü kulesinin olduğu Pisa’ya (bknz. Pisa) ayrı bir başlık açmıştık. Ama Toskana’ya gelmişken asla bu kadarıyla yetinmemelisiniz. 1934 yılında İtalya’dan kısmi özerklik alan Toskana, oldukça geniş bir yüzölçümüne sahip. Kısacası, kartpostal tadında görebileceğiniz daha birçok şehir ve kasabası mevcut. Ama gezinize San Gimignano ve Siena’yı da eklerseniz İtalyanların deyimiyle ‘’DOLCE VİTA’’ (tatlı hayat) diyeceğiniz garanti...!!!

SAN GİMİGNANO
Ortaçağ zenginlerinin bu fantastik kasabada dev kulelerde yaşaması sebebiyle buraya ortaçağın ‘’Manhattan’’ı yakıştırması yapılmış. Rakip soylu aileler tarafından 12. ve 13. yy. da inşa edilen ve en zengin olanın en büyük kuleyi yaptırdığı kasabada günümüze kadar 13 kule ayakta kalmış. Zaten adına da bu yüzden ‘’13 Kuleli Şehir’’ ya da ‘’Güzel Kuleler Şehri’’ (Torre dei) denilmiş. Pek tabi ki burası da UNESCO dünya mirası listesinde...
Tarihi merkeze araçlarla giremiyorsunuz. Ama bu yürüyüş size daha kapıdan girmeden uçsuz bucaksız Toskana vadisini fotoğraflamak için iyi bir fırsat sunacak.
Aç karnına gözüm hiçbir şey görmez diyenlerdenseniz, surlarla çevrelenmiş kasabanın ana kapısından girince (San Giovanni kapısı), hemen sol taraftaki ‘’Ricca Pizza’’da dilimleri 2-3 Euro arasında değişen pizzalardan alabilirsiniz. Ben enginarlısını çok beğendim. Dilimler kocaman ve bir tanesi bile yeterince doyurucu.  O nedenle ikincisini yeme isteğinizi biraz bastırın ve şehrin size sunacağı diğer seçenekleri de değerlendirin derim...

Dünyaca ünlü ‘’Games of Thrones’’ ve Alacakaranlık (Twilight) filminin çekildiği San Gimignano,dünyanın en meşhur dondurmacısı‘’Gelateria Dondoli’’ye de ev sahipliği yapıyor. Cisterna Meydanında (Piazza Della Cisterna), Dondoli önünde oluşan uzun kuyruk gözünüzü korkutmasın.
Zira dünyanın en iyi dondurmasını yiyor olacaksınız. Kuyrukta beklerken dondurmacının tabelasında yazan şampiyonluk yıllarını inceleyebilirsiniz. Yok kuyrukta bekleyemem diyorsanız  hemen meydanın başında bulunan amcasının dondurmalarını deneyebilirsiniz. Görünüşe göre dondurmacılık aile mesleği, kim bilir belki de dondurma yapmayı amcasından öğrenmiştir...


Elinizde dondurmanızla meydana adını veren sekizgen su kuyusunda poz vermeyi ise sakın unutmayın. Turistlerin çoktan dilek kuyusuna çevirdiği kuyuya para atıp atmayacağınız ise keyfinize kalmış. Kimsenin inancına karışmıyoruz ne de olsa...!!!
Cisterna Meydanının hemen yanıbaşında şehrin diğer bir meydanı olan Piazza Duamo’da 1148 yılında yapılan kadetrali (Collegiata di San Gimignano) gezebilir, önünde ki merdivenlerde oturup diğer gezginlerin yaptığı gibi tarihin derinliklerine dalabilirsiniz. Katedralin yanında 1311 yılında yapılan

Palazzo Communale (hükümet binası) ve Torre Grosso del Rognosa’yı (saat kulesi) görebilirsiniz. Ayrıca trüf mantarı düşkünleri buradaki pazardan trüflerini satın alabilir. Siz de yemeği bizim gibi Siena’ya bıraktıysanız, Duamo meydanın alt sokağında bir Rikka Pizza daha var, bir dilim de buradan alabilirsiniz. Kasabanın beyaz üzümünden yapılan dünyaca ünlü safranlı şarabı ‘’Vernaccia’’yı yol boyunca olan dükkanlardan tadım yaparak satın alabiliyorsunuz.
Toscana’nın tablo gibi resmedildiği el yapımı seramik dükkanları ise aklınızı başınızdan alacak gibi. Ben bir kaç küçük parça almama rağmen aklım burada kaldı ama ‘’daha gezilecek Siena’mız var’’ diyerek düştük yollara...


SİENA
Ülkemizde şehir olarak pek bilinmese de Fiat arabalarının bir modeli olarak pek aşina olunan Siena’yı, dünyaca ünlü ‘’PALİO’’ yarışlarını anlatan bir yazıyı okuduktan sonra hep merak etmişimdir.
 Otobüsümüzden indikten sonra  rehberimizin de uyarısıyla, kameralarımızı hazırlayıp daha şehre  girmeden nehir üzerindeki köprü ve surlarda en güzel panoramik fotoğraflarımızı çekiyoruz. UNESCO dünya mirası listesinde bulunan Siena, ortaçağ dokusu hiç bozulmadan günümüze kadar taşınmış. Şehrin parke taş döşeli dar sokaklarında sanki o yıllara ışınlanmış gibi oluyorsunuz. Sokaklarda sık sık rastlayacağınız dişi kurt ise şehrin simgesi. Roma’yı kuran kardeşlerden Romulus, Remus’u öldürünce çocukları Aschius ve Senius kaçarlar ve burada Sienayı kurarlar. Roma Mitolojisine göre Remus ve Romulus kardeşleri kurtarıp emziren dişi kurtta simge olarak seçilir.
Ama beni en çok etkileyen, Sienalıların şehirlerine hatta mahallelerine olan tutkulu bağlılıklarıydı. Şehir sanki (2 Temmuz ve 16 Ağustos) yılda iki kez yapılan palio yarışları için yaşıyor gibi. Şehirde 17 ’’contrada’’ (mahalle) var. 

Herbir contradanın da istiridye, kaplumbağa, salyangoz gibi amblemleri ve flamaları var. Mahalle girişlerinde bu flamalar asılı. Hatta öyle ki başka mahalleden evli olanlar, yarışlar başlamadan aile evine dönüp kendi mahallelerinin at ve jokeyini destekliyorlarmış. Hazırlıklar 3-4 gün önceden başlıyor. Biz oradayken (11 Ağustos) İstiridye Mahallesinin flama ve bandolu gösterisi vardı. Ayrıca sokaklara masa ve sandalyeler hazırlanmıştı. Mahalleliler yarış öncesi bu masalarda kurulan akşam yemeklerinde bir araya gelip eğleniyorlarmış.
 Öyleyse gelin hep birlikte, ilki 1283 yılında kayda geçmiş olan yarışların yapıldığı İtalya’nın en güzel meydanlarından sayılan ‘’PİAZZA DEL CAMPO’’ya gidelim. Burası istiridye şeklinde hafif eğimli, zemini kum olan bir alan. Seyircilerin, alanın ortasında ve çevre binalarda yerlerini alarak yerel giysileriyle eyersiz atlara binen jokeylerini ya da mahallelerini destekledikleri bir at yarışı olan palio, toplamda 1-2 dakika sürüyormuş. Birinci gelene ipek flama ve bütün bir yıl sürecek öğünme, yenilenlere de sızlanma halleri düşermiş. (Rivayete göre Osmanlıyla ticaret yapan bir tüccar, jokey olan oğlunun bir türlü iç halkaya geçemediğini bu yüzden de yarışı kazanamadığını üzüntüyle anlatınca rivayetinde rivayeti, Sümbül Ağa cebinden çıkardığı kuvvet macunu ve cezeryeleri tüccara verir. Bu kuvvet macunlarını yiyip güçlenen oğul, iç halkaya ulaşır ve yarışı kazanan da onların mahallesi olur. Artık bu kuvvet macunlarına karşı Sümbül Ağamız tüccardan Siena’nın ünlü nesini almıştır onu biz bilemeyiz değil mi ama... :))

PİAZZA del CAMPO’da ayrıca göreceğimiz Palazzo Pubblico (Belediye Binası)13. Yy. da inşa edilmeye başlanmış. Gotik tarzdaki sarayda bulunan ’’Museo Civico’’ da şehrin tarihini bulabilirsiniz. Hemen bitişiğinde bulunan 102 m. lik çan ve saat kulesi ‘’Torre del Mangia’’nın (dizlere kuvvet :)  basamaklarını tırmanarak şehre bir göz atabilirsiniz. Meydanda bulunan ‘’Fonte Gaia’’çeşmesi 1345 de yapılmış. Suyu ise 25 km. uzaktan getirilmiş. Kutsal kitaplarda yer alan Adem’in yaratılışı, cennetten kovulma gibi hikayelerin motifleriyle süslenmiş. İçinde yine dişi kurt un heykelini göreceksiniz.
Toskana’nın diğer şehirleriyle olan bankacılık, ticaret ve siyasi güç gibi yüzyıllarca süren rekabet, 1348 deki veba salgınıyla çöküntüye uğramış ve Floransa’nın yani Medici’lerin himayesine girmiş. Veba demişken pis atıklarını yukardan sokağa döken ahaliye yerle teması azaltmaları ve suya karışan mikroplar yüzünden fazla su kullanmamaları söylenmiş. Giysilerin yere değmemesi için yapılan topuklu ayakkabıları ve özellikle düğünde bari güzel koksun diye icat edilen gelin çiçeğini, bu veba belasına borçluyuz gibi görünüyor... :))

1472 yılında ‘’Monte di Pieta’’ adıyla rehin dükkanı olarak kurulan ve 1624 yılında bugünkü ‘’Monte dei Paschi di Siena’’ adını alıp günümüze kadar gelen dünyanın en eski bankası da burada. Palazzo Salimbeni’de kurulan bankanın genel merkezi aynı zamanda bir müze. Önündeki meydanda modern bankanın temellerini atan banka müdürü Sallustio Bandini’nin heykeli yer almakta. (Rehberimizden öğrendiğimize göre ortaçağda engizisyon mahkemesi, bir kadını küçük oğlunun da olduğu Campo
atların bağlandığı demir 
Meydanında cadılık yaptığı gerekçesiyle  yakar. Çocuk dedesi tarafından büyütülür ve bankacılık alanında güçlenerek herkesi hatta devletleri kendine borçlandırır ve bir anlamda da annesinin intikamını almış olur. Rehberimiz Rothschild Ailesiyle ilişkilendirdiyse de şimdilik bu teyide muhtaç bilgiyi rivayet olarak aktaralım.)
Bir diğer meydan Piazza del Duamo’da bulunan katedral, şehrin gücünü ve zenginliğini göstermek için 13. yy. da yapılmaya başlandıysa da 1348 yılındaki veba salgını nedeniyle tam olarak bitirilememiş. Toskana’nın yemyeşil vadileri, kırmızı kiremitli evlerine inat, Siena’nın simgesel renkleri olan siyah-beyaz mermerden Romanesk  ve Gotik tarzda yapılmış. Pisano, Donatello ve Michelangelo’nun eserleriyle, 19. yy. da tesadüfen ortaya çıkarılan ’’Crypt’’ bölümü freskleri ilgi çekiyor. Ve tabi ki vaftizhane ve çan kulesi de hemen yanıbaşında. Burada bir diğer ilgi çekici  yapı ‘’Santa Maria della Scala’’ adı verilen 1440 da yapılmış yetimhane ve hastane binası da görülebilir.
 
Gelelim neler yiyebiliriz konusuna. Kesinlikle Campo Meydanını çevreleyen restoranlardan birini seçmelisiniz. Ama bunun için ya konaklamayı burada yapmalısınız ya da dönüş saatiniz akşam geç saatlerde olmalı. Çünkü gündüz saatlerinde meydandaki kum ıslatılıp akşama kadar kuruyup sertleşmesi bekleniyor. Masaların çıkarılıp hazırlanmaya başlandığı saatlerde bizim gitme vaktimiz çoktan gelmişti bile. Sarımsaklı bruschetta, antipasti (başlangıç) olarak pek seviliyor. Pizza, makarna ve bistecca (ızgara sığır eti) çeşitlerini rahatlıkla her yerde yiyebilirsiniz. Meydana bakan masalarda oturmak kısmet olmadıysa da bir arkasındaki ünlü markalar sokağında  (Via Banchi di Sopra) bulunan ‘’Caffe Greco’’ da raviolimi yemeden şehirden ayrılmadım.
ricciarelli
‘’Pecorino di Crete’’adlı peynirleri, bademli cantucci,1200 lü yıllardan bu yana yapılan ‘’panforte’’, yani meyveli ve kakaoyla kaplı Siena keki, badem kurabiyesi ‘’ricciarelli’’, bal-badem-karabiberli şekeri ‘’noto’’ çok ünlü...Yumurta konmadan yapıldığı için fakir makarnası diye adlandırılan kalın kesilmiş ‘’pici’’ makarnalarının yumurtalı çeşitleri de mevcut. Yöreye özgü ‘’Chianti’’ şarapları ve İtalyan şampanyası ‘’apperol spiritz’’  de şehrin yeme içme kültürünü yansıtan yiyecekler. Satın almak isterseniz, yine aynı sokak ‘’Via Banchi di Sopra’’ da bulunan butik market ‘’Siena Agricultural Consortium’’ doğru adres olacaktır. Tüm bu ürünleri hem satın alabileceğiniz hem de oturup yiyebileceğiniz bir diğer adres de biraz ilerideki ‘’NANNİNİ’’pastanesidir. 1902 yılında henüz 16 yaşında ticarete atılan Guido Nannini tarafından kurulmuş. Oğlu Danilo ve onun çocukları sayesinde de İtalya’nın en bilinen
cantucci
adreslerinden biri olmuş. Kızı Gianna bir pop müzik starı olup 1986 da çıkardığı ‘’Bello e İmpossible’’şarkısı çok meşhurmuş. Erkek kardeşi Alessandro ise grandprix şampiyonluğu olan Formula 1 yarış pilotuymuş, ama geçirdiği kaza sonrası kolu kırılınca yarışları bırakmış.
Biz yemekten sonra tiramisu ve kahve keyfi için uğradık. Tiramisu hakikaten çok güzeldi. Ayrıca badem unu, bal, yumurta akı ve pudra şekeri ile yapılan ünlü kurabiye ricciarellinin sade, fıstıklı ve kakaolu çeşitlerini deneyebilir ya da satın alabilirsiniz. Benim tercihim tabi ki orjinal tarif, yani sade olanı... Ayrıca bizim cezeryelere benzeyen tatlıları gördüğümüzde Sümbül Ağamızı da yad etmeden geçemiyoruz.

Sokakları sizleri de zaman yolculuğuna çıkaracak olan Siena, Palio yarışları ve ünlü Campo meydanında yemek için tekrar gelmeye değer. Ama en önemlisi, öncelikli olarak mahalle, sonra şehir ve en sonda da İtalyan kimliklerine vurgu yapan sakinlerinin bu kültürel dokularını hiç kaybetmemelerini dileyelim...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Rumeli Kavağı'nda Balıkçı Kahraman

Şubat, mart aylarında soğuk sularda yağlanıp, iyice lezzetlenen kalkanlar sonunda balık tezgahlarını şenlendirdi. İstanbul’da en güzel kalkanı yiyebileceğiniz adreslerden biri, belki de birincisi Balıkçı Kahraman…Vedat Milor pirimizin dediği gibi, kalkanı bütün şekilde tandır yaparak pişiren balıkçılar için, İspanya’nın Bask bölgesine gitmenize gerek yok, Kahraman hemen yanı başınızda, Sarıyer, Rumeli Kavağı’nda… Kahraman işin mutfağında piştikten sonra1996 yılında açtığı bu yerde, kendisi gibi tüm çalışanları da Trabzonlu. Aile gelenekleriyle, dededen ve babadan öğrendiği yöntemlerle, deniz ürünlerini muhteşem pişirerek bizlerle paylaşıyor! Nisan başı bizde aile ritüelimizi gerçekleştirmek üzere Kahraman’dayız. Masaya gelen her şey çok lezzetli, soğanlı domates salatası tam da hatırladığımız gibi, yedikçe yiyesiniz geliyor. Lüks diyebileceğimiz restoranlarda yediğimiz dondurulmuş kalamarlardan sonra, burada hem tavasını, hem de ızgarasını yemek ayrı bir keyif. Yine balık

Mükellef Karaköy: Sarımsaksız Meyhane Konsepti

Mükellef Karaköy, ünlü TV şefi Arda Türkmen'in Karaköy'deki meyhane konseptli restoranı. Restoran bir otelin en üst katında konumlanmış, tahmin edebileceğiniz üzere çok güzel bir tarihi yarımada ve boğaz manzarasına sahip. Zevkli bir şekilde döşenmiş, ışıklandırma yeterli, çoğunluğu bembeyaz masa örtüleriyle kaplı masalarda oturma düzeni sıkışık da olsa rahat, ferah bir mekan. Ancak mekan ile ilgili iç mimarın hak ettiği bu övgüleri ne yazık ki aşçıya yönlendiremeyeceğim. Arda Türkmen bir şekilde meyhane mezelerini sarımsaksız yapmanın iyi bir fikir olduğuna inanmış. Yediğimiz her şeyin tadında bir eksiklik, bir ruhsuzluk var acaba nedir diye düşünürken, en önemli sebep olarak bunu saptadım. Belki karşısındakine kokma endişesiyle sosyal bir akşam yemeği deneyimlemek isteyen gruplar için iyi bir seçenek olabilir ama bana sorarsanız hem konsepti meyhane yapıp hem bu endişeyle hareket etmek oldukça saçma ve yersiz. Mekanda gerçekten mezeden çok rakı çeşidi var. Aklınıza g

İskoç Viskisi: Anlıyormuş Gibi Yapmak için Bilmeniz Gerekenler

Yakın zamanda üniversitemin mezunlar derneğinden sertifikalı viski tadım kursu konulu bir e-posta aldım. Konuya ilgi olduğunu varsayıp İskoç viskisi ile ilgili teorik değil ama 3.5 senedir Birleşik Krallık'ta Edinburgh isimli İskoç Pub'una 200m uzaklıkta yaşamanın ve Edinburgh ziyaretlerimin sonucunda edindiğim pratik bilgileri paylaşmaya karar verdim. Bu yazının sonunda ne yazık ki size sertifika vaad edemiyorum ancak anlıyormuş gibi yapmanızı sağlayacak bir takım temel bilgileri vaad ediyorum.  Single Malt İskoç viskisi genellikle tek bir malt'tan (genellikle arpa maltı) ve tek bir damıtım evinde (distillery) üretilmiştir. Harmanlanmış (blended) İskoç viskileri (Ballantine's, Bell's, Chivas Regal, Famous Grouse, Teacher's gibi) içimi daha kolay olduğu için dünyada daha popüler olsa da Single Malt'lar Scotch Whisky (İskoç viskisi whisky diye yazılır, whiskey öteki viskiler için kullanılır) denilince ilk akla gelenlerdir. Single Malt'ların rengi